Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/3-1040 E. 2020/240 K. sayılı kararı: “kadına özgü ziynet eşyası niteliğindeki bilezik eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir âdet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılır.”
Hukuk sistemimizin tartışmalı bir kararıyla karşı karşıyayız. Yargıtay, düğünde takılan takıların kadına ait olduğuna karar verdi. Ancak bu karar, adalet duygusunu zedeleyen bir yaklaşıma işaret ediyor.
Yargıtay, kanun koyucu gibi davranarak, yıllar sonra bile ispatı neredeyse imkânsız olan bir durumu kadının beyanı üzerine şekillendiriyor. Oysa ki, evlilik boyunca kadın ve erkek, birlikte hayat kurmak için tüm varlıklarını ortaya koyar. Bu süreçte, 'benim' ve 'senin' olmaz; sadece 'bizim' vardır.
Ancak şimdi, yıllar sonra takıların nereye gittiği bile belli değilken, bu tür kararlarla mal paylaşımı adaletsiz bir şekilde sonuçlanıyor. Düğünde takılan takılar, evin diğer harcamaları gibi bir ortak değer olarak değerlendirilmelidir. Çünkü evlilik sadece bir kişinin değil, iki kişinin emeği ve birikimi ile inşa edilir.
Eğer erkek de "Cebimde şu kadar para vardı, kadın aldı" derse, bu beyan ne kadar ciddiye alınacak? Bu tür beyanlar adil bir hukuki sürecin temeli olamaz.
Adalet, beyanlarla değil, somut delillerle sağlanır. Bu kararı destekleyenler, bir gün aynı adaletsizlikle karşı karşıya kalabilir. Eşitlik ve adalet, her iki taraf için de aynı önemi taşımalıdır.
0 Yorumlar